.

Dîvân Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi’nin bu ve gelecek sayısı özel bir dosya konusuna odaklanıyor: “Siyaset Felsefesinde Yeni Arayışlar”. Meşhurdur, sahanın ustalarından Leo Strauss siyaset düşüncesinin zamane hâlini tarif ederken, “Roma yanarken siyaset bilimi aylaklık ediyor” diye buyurmuş. Bu tarif aslında pozitivizm ve tarihselcilik gibi fikir akımlarının etkisi altında daralan, hatta çoklarınca öldüğü ilan edilen bir siyaset felsefesi geleneğine işaret ediyordu. Siyaset bilimi ise bu geleneğe nispetle vefasız bir mirasyediydi. Lakin geçen on yıllar içinde siyaset felsefesi ve siyaset kuramı gibi ilgiler yeni bir filizlenme dönemine girdi. Miras alınan konu ve meseleler günün getirdiği sorularla yeniden ele alınır oldu. Bugün hâlâ siyaset felsefesi ve kuramının diğer bilgi disiplinleriyle, özellikle insan ve toplum bilimleriyle irtibatı, bu bilimlerin buhranından da sıkça söz edilen bir ortamda tartışılmayı sürdürse de, siyaset felsefesinin verimli ve belki aynı zamanda hayati bir fikrî üretim alanı olarak yerleştiğini söyleyebiliriz. Roma’nın alevleri karşısında gözlerini kapadığı da söylenemez artık.

En az üç eksende siyaset felsefesinin yeni bir yoğunlaşma sürecine girdiğini gözlemliyoruz. İlki siyasi düşünceler tarihine dönük revizyonist okumalarda kendini gösteriyor. Şimdiye dek büyük ölçüde sekülerleşme istikametinde yorumlanan siyasi modernliğin kurucu metin, kavram ve yaklaşımlarının, sekülerleşme paradigmasının eleştirisine koşut bir biçimde, aslında içlerinde çok güçlü teolojik katlar taşıdığına dair oluşan yeni farkındalık, yeni siyaset felsefesinin en belirgin çizgilerinden birini oluşturuyor. Köklerini tarihî ve felsefi bir kategori olarak modernliğin meşruiyetine dair tartışmalarda (Löwith, Schmitt, Blumenberg) bulabileceğimiz bu çizgi, özellikle Soğuk Savaş sonrası artan dinî, sosyal ve siyasi hareketliliğin etkisiyle siyaset felsefesinde özel bir belirginlik kazandı. Bunun en bariz sonuçlarını siyasi ilahiyat tartışmalarının hacim ve ivmesinde gözlemliyoruz. Siyaset felsefesinin modern klasiklerinin teolojik-dinî katlarını açık eden revizyonist okumaların yekunu geniş bir literatür oluşturacağa benziyor.

İkincisi, 20. asrın son çeyreğinde rakip siyasi-felsefi konumlar olarak beliren bazı akımların ya da siyasi ideal-tiplerin telifine dönük çabalarda ortaya çıkıyor. Demokrasi ve cumhuriyetin terkibine dönük çabalar bunun bir örneğiyse, liberal ve cemaatçi düşüncenin telifine dönük çabalar diğer bir örneği. Bunlara modern/çağdaş siyaset tasavvurunun konsensüsleriyle (mesela liberal demokrasi ile) İslam ahlak ve siyaset düşüncesini buluşturmaya dönük çabaları da ekleyebiliriz

Üçüncüsü, küreselleşme sürecine paralel olarak, siyaset felsefesini Batı-merkezli bir etkinlik olmaktan çıkarıp daha mukayeseli kaynak ve yöntemlere açma çabalarında görülüyor. Aslında Avrupa-merkezciliğin eleştirisi yeni değil fakat bu tartışmanın insan ve toplum bilimlerinde disipliner dönüşümler yaratma hız ve biçimi çeşitlilik arz ediyor. Siyaset felsefesini Batı kanonu merkezinde okuyup yeniden üreten ana hattın sorgulanması yakın zamanlara rastlar. “Karşılaştırmalı siyaset felsefesi” bu bağlamda bir alt alan olarak hayli ilgiye mazhar oldu. Alanın muteber derneklerinde  çalışma masaları oluşturuldu ve daha şimdiden karşılaştırmalı siyaset felsefesine kıvam kazandıracak uygun teorik-metodolojik araçların hangileri olabileceğine dair tartışmalar belli bazı yaklaşımların belirginleşmesini sağladı.

Özetle siyaset felsefesinde revizyon, sentez ve metodolojik açılım odaklı üç eksenin belirginleştiğini söyleyebiliriz. Bu itibarla dosya konumuzu biraz daha spesifik kılarak “siyaset felsefesinde sentezci, revizyonist ve metodolojik arayışlar” olarak başlıklandırmak da mümkün. Dergimizin elinizdeki ve gelecek sayısında bu üç arayış hattında ilerleyen çalışmalara yer vereceğiz. Nitekim bu sayının “Siyaset Teorisinde Yeni Ontolojik ve Teolojik Tahayyüller ve Demokrasi” başlıklı ilk makalesinde Halil İbrahim Yenigün siyasi ilahiyat ve siyasi ontoloji gibi taze ya da tazelenmiş ilgilerin rehberliğinde demokrasinin kazanabileceği yeni çehreyi tartışmaya açıyor. Bu ilgileri yeni bir Stimmungun alametleri olarak okumayı öneren Yenigün, bu yeni ruh halinin siyaset felsefesinin Batı-merkezli şemalarını esnetip zorlayarak daha çoğulcu ve karşılaştırmalı bir siyaset felsefesi ve daha alicenap siyasetler için yeni imkânlar sunabileceğine işaret ediyor. Ahlaki-siyasi tutumlarımızı güçlü bir ontolojinin tutamaklarına bağlanarak savunamadığımız ama onto-anlatılardan da vazgeçemediğimiz bir bağlamda herkesin ve her kesimin hâl ü kâline sinmiş kendi derin bağlanışlarını açık yüreklilikle sahiplenip müzakereye taşıyabileceği bir siyaset mümkün mü? Bu çalışma bu sual ile bir yüzleşme denemesi.  

“Modernliğin Şeraiti, Liberalizmin Şeriatı” başlıklı ikinci makalede ise İsmail Yaylacı siyasi liberalizm ile şeriatın telifine dönük güncel çabalar üzerine yoğunlaşıyor. İslam ve demokrasi başlıklı geniş bir literatür uzun zamandır kütüphanelerde kendine yer bulmuş olsa da İslam ya da şeriatın demokratik bir siyasi form içinde nasıl işlerlik kazanabileceğine dair siyaset felsefesi merkezli değerlendirmelerin görece yeni olduğunu söyleyebiliriz. Bunun bir örneğini Abdullahi An-Na’im’in, en olgun meyvesini Islam and the Secular State: Negotiating the Future of Shari’a isimli kitabında bulduğumuz çalışmalarında görüyoruz. Yaylacı makalesinde An-Na’im’in şeriat ile seküler devleti siyasi liberal bir çerçeve içinde sentezleme girişiminin temel motivasyonlarını, ima ve belki seferber ettiği tercüme siyasetinin imkân ve açmazlarını ve nihayet esas önerisini, yani şeriatın kâmilen ancak siyasi liberalizmin tarif ettiği bir seküler demokraside hayattar olacağı tezini tartışma konusu ediyor. Arap Baharı ve müteakip gelişmelerin bu tür tezleri daha bir kamçılayacağı düşünülürse bu makalenin bizi gereken zamanda gereken düşünce temrinine çağırdığını söyleyebiliriz.     

“Liberal Komüniteryanizmde İnsan, Toplum ve Devlet” başlıklı son makalede ise Muhammed İkbal İmamoğlu liberal cemaatçi siyaset düşüncesinin kapsamlı bir değerlendirmesini sunuyor. Siyaset düşünürü M. Walzer liberalizmin dönem dönem cemaatçi düşünce ile tashih (ya da ıslah) edilmesi gerektiğini söylemişti. İmamoğlu’nun makalesi bize bu tür bir tashihin de ötesinde iki hattı buluşturup telif etme iştiyakındaki liberal cemaatçi bir sentezi serimliyor. Komüniteryan düşüncenin kısa bir tasnifini sunarak başlayan makale, sadakat ve medenilik ilkelerinin dengesine dayalı bir toplumun koşullarını ve devletin tarafsızlığı ilkesi ile bir (ortak) iyi tasavvurunun gerekliliği gibi hassas meseleleri örnek bazı kamusal tartışmalara da değinerek tahlil ediyor. Liberalizmin Türkiye’deki temsillerinin liberal düşünce geleneğinin zenginlik ve derinliğini yansıtmadığını görenler için bu çalışma bir işaret fişeği olabilir.       

Bu sayının kitap değerlendirmelerinin de mümkün mertebe dosya konusu ile irtibatlı olmasını arzu ettik. Muhammed Usame Onuş, Klasik Yayınları’nca İslâm Medeniyeti Araştırmaları başlığı altında “Siyaseti Yeniden Düşünmek” dizisi kapsamında yayımlanan ve İslam siyaset düşüncesinin muhtelif cephelerine ışık tutan bir dizi kitabı değerlendiriyor. Enes Eryılmaz Amartya Sen’in son kitabı The Idea of Justice üzerine kapsamlı değerlendirmesi ile günümüz adalet kuramlarının son örneklerinden birini tanımamıza yardımcı oluyor. Feyzullah Yılmaz karşılaştırmalı siyaset felsefesini başlığını gündemleştiren ilk telif eserlerden biri olan A. Parel ve R. C. Keith’in Comparative Political Philosophy: Studies Under the Upas Tree isimli çalışmalarını değerlendiriyor. Osman Safa Bursalı günümüz siyasetinin en zorlu meselelerinden biri olan anayasa yargısı ve yargı kurumunun siyasetteki rolüne dair R. Hirschl’in Towards Juristocracy: the Origins and Consequences of the New Constitutionalism isimli kitabını konu ediyor. Erdal Yılmaz üniversite ve eğitimde reform arayışlarının sürdüğü ülkemiz için ilginç olabilecek bir konuyu, Heidegger’in ontoteoloji ve teknoloji kritiği ile yöneldiği pedagojiyi inceleyen I. D. Thomson’ın Heidegger: Ontoteoloji/Teknoloji ve Eğitim Politikaları isimli kitabını değerlendiriyor. 

“Siyaset felsefesinde yeni arayışlar” gibi bir konunun bir ya da iki özel sayı ile tüketilemeyeceğini teslim ederek elinizdeki dosyayı mütevazı bir girişim olarak talibine sunuyor ve sayı editörü olarak dosyanın hazırlığını deruhte eden Ahmet Okumuş’a teşekkür ediyoruz.   

 

“Siyaset Felsefesinde Yeni Arayışlar II” başlıklı gelecek sayımızda görüşmek üzere…



Yorum yazın

Yorum yapmak için giriş yapın.