Dîvân 43

Makaleler

ARİSTOTELESÇİ SİSTEMDE FİZİK VE SANAT İLİŞKİSİ

Aristotelesçi sistemde bilgi üç tür olarak tasnif edilir: İnsanlığın çıkarına sonuçlar üretmenin aracı olan üretici bilgi, davranışlara rehberlik eden pratik bilgi ve hiçbir amacın aracı kılınamayan teorik bilgi. Bu bilgi türleri genelde birbirleriyle ilişkisiz, kendi içlerinde bağımsız bilgi alanları olarak görülmektedir. Bu makale bu anlayışın doğru olmadığını iddia etmekte ve zikredilen bilgi alanlarının arasındaki ilişkiyi teorik bilgi ile üretici bilgi arasındaki ilişkinin kurallılığını ortaya koyarak açıklamaya çalışmaktadır. Bunun için öncelikle fiziğin konusu belirlenmeli, buradan hareketle doğal sanatların (pratik olmayan sanatların) fizik ile ilişkisi tespit edilmelidir. Bu kurallılığın açıklanmasıyla “üretici bilgi,” “üretici sanat” ve “teorik bilgi” kavramlarının ve bu kavramlar arasındaki ilişkinin açık ve seçik kılınması hedeflenmektedir. Bu kavramların ve aralarındaki ilişkinin belirginleştirilmesi, modern bilimler sınıflandırmasının Aristoteles’e olan borcunu da göstermiş olacak; günümüzdeki mühendislik bilimleriyle temel bilimler (fizik, kimya ve biyoloji) arasındaki ilişkinin anlaşılmasına yönelik teorik bir çerçeve sağlayacaktır. 

Engin Koca
XVII. YÜZYIL OSMANLI-HABSBURG DİPLOMASİ TARİHİNE BİR KATKI: 1664 VASVAR ANTLAŞMASI’NIN TASDİK SÜRECİNE DAİR YENİ BULGULAR

1606 Jitvatorok antlaşması, Osmanlı-Habsburg diplomatik ilişkilerinin doğasını tedricî ama kararlı bir şekilde dönüşüme uğrattı. Aynı sene içinde Jitva nehri ağzında, tarafsız kabul edilen bir bölgede Osmanlı ve Habsburg heyetlerinin müzakere usulüyle bir antlaşma metni (daha doğrusu antlaşma metinleri) kaleme almaları, XVII. yüzyılın kalan yıllarında yerleşik bir diplomatik uygulama halini aldı. Bununla birlikte, heyetlerce kağıda dökülen antlaşma metinlerinin yürürlüğe girebilmesi için, Habsburg hükümdarı ve Osmanlı sultanınca tasdik edilmeleri gerekiyordu. Antlaşmaların ahidname (Ratifikation) formuna sokulması, bazı hallerde, iki saray arasında gidip gelen elçilerin olanca gayretine rağmen seneler alabiliyordu. Hâlbuki 1664 Vasvar antlaşması, 10 Ağustos’ta imzalanmasının ardından bir buçuk ay bile geçmeden Habsburg hükümdarı I. Leopold (ö. 1705) ve Osmanlı sultanı IV. Mehmed (ö. 1693) tarafından tasdik edilmiş; tasdiknameler bir merasim eşliğinde el değiştirmişti. Buna karşın, konuyla ilgili literatür, bilhassa 1665’te teati edilen Osmanlı ve Habsburg büyükelçileri üzerine yazılanlar, bu esnada Viyana ve Edirne / İstanbul’a giden elçilerin bir sene önce akdedilen Vasvar antlaşmasının ahidnamesini taşıdıkları yönünde hatalı bir bilginin kökleşmesine sebep olmuştur. Bu makalede, Vasvar antlaşmasının tasdik sürecini tarihsel açıdan yeniden inşa edebilmek amacıyla Başkanlık Osmanlı Arşivi ve Avusturya Devlet Arşivi’ndeki geniş koleksiyonlardan elde edilen belgeler, dönemin çağdaş yazılı kaynaklarıyla bir araya getirilmiştir. Tarihî hikayenin yeniden kurulmasının ardından, önceki örneklerin aksine, 1664’te Osmanlı ve Habsburg makamları arasındaki diplomatik / bürokratik işleyişin hangi vasıtalarla hızlandırılabildiğine dair bir değerlendirme yapılarak, erken modern Osmanlı devlet yapısının değişen özelliklerine işaret edilmiştir.

Özgür Kolçak
YAHUDİLİĞİN ATA YAKUP VE ŞERİAT ALGISI IŞIĞINDA MEDİNELİ MÜSLÜMANLAR VE YAHUDİLER ARASINDAKİ NESİH TARTIŞMASI

Bu çalışmada Yahudi geleneğinde “ata,” İslam geleneğinde de “peygamber” olarak tanınan Yakup’un “kendisine uyguladığı yasakların” niteliğini açıklayan Âl-i İmran suresi 93. Ayet, Tora ve Yahudi dinî anlayışını temel alan bir yöntemle yeniden yorumlanmıştır. Karşılaştırmalı dinler tarihi disiplininin tarihsel-fenomenolojik yöntemi dahilinde, ayette bahsi geçen “İsrail,” “İsrail’in yasakları” ve “Yahudi Tora algısı” gibi müphem hususlar önce ayetin nüzul sebebi verilerek açıklanmış, daha sonra bunları oluşturan tarihî unsurlar Yahudi dinî literatüründen faydalanılarak yeniden yorumlanmıştır. Böylece Yahudi Atası Yakup’tan yola çıkılarak Âl-i İmran suresi 93. ayetin tarihsel-fenomenolojik arka planı elde edilmeye ve bu ayetin sosyo-kültürel hafızasına inilmeye çalışılmıştır. Diğer bir deyişle, söz konusu ayetin açıklanmasında Ata Peygamber Yakup’un her iki din ve kutsal kitaptaki tarihsel kişiliği birleştirilmiş ve Kur’an’ın, “Tanrı yasasında nesih kabul etmeyen” Medineli Yahudilere verdiği cevap yorumlanmaya çalışılmıştır.

Aynur Çınar

Kitap Değerlendirmeleri