Bu makale, Osmanlı fakihi Molla Hüsrev’in (ö. 885/1480) Dürerü’l-hükkâm fî şerhi Gureri’l-ahkâm adlı eserini merkeze alarak fürû’ fıkıh eserlerindeki devlet başkanı tasavvuruna ışık tutmayı hedeflemektedir. Eser, aynı zaman diliminde farklı coğrafyalarda telif edilen Hasan b. Ammâr eş-Şürünbülâlî’nin (ö. 1069/1658) Gunyetü ẕevi’l-aḥkâm fî buğyeti Düreri’l-ḥükkâm ile Abdülhalîm b. Pîr Kadem’in (ö. 1088/1677) el-Keşf bi-rumûzi’l-Gureri’l-aḥkâm ve tenvîri Düreri’l-ḥükkâm adlı haşiyeleriyle birlikte incelenecektir. Nitekim fıkıh metinlerine ilave olarak şerh ve haşiyeler de kendi dönemlerinin siyasî-fıkhî ahkâmına dair önemli bilgiler sunmaktadır.
Büşra OĞUZBu çalışmanın amacı, son dönemin önemli hanefî fakihlerinden İbn Âbidîn’in (ö. 1836) fıkıh faaliyeti içerisinde değindiği devlet başkanı tasavvurunu, onun en önemli eserlerinden biri olan Reddü’l-muhtâr çerçevesinde ele almaktır. Bu minvalde çalışmamızın ana temasını Reddü’l-muhtâr bağlamında fürû fıkıh eserlerinde devlet başkanı tasavvuru oluşturmaktadır. Çalışmamızda, Reddü’l-muhtâr’da daha tafsilatlı değerlendirmelere konu olabilecek İslam siyaset düşüncesine dair hususlardan bir kısmı, sınırlı bir katkı olması amacıyla ele alınacaktır. Böylece ahkâm-ı sultaniye literatürü dışındaki fürû fıkıh eserlerinin de İslam siyaset düşüncesinin önemli birer kaynağı olduğu iddiası temellendirilecektir.
Emrullah AYGÜNBu çalışma, Şâfiî mezhebinin fürû fıkıh literatürüne ait önemli klasiklerden olan Nevevî’nin (ö. 676/1277) Minhâcu’t-tâlibîn ve ‘umdetü’l-müftîn eseri özelinde fürû fıkıh metinlerinin İslam siyaset düşüncesine kaynaklık ettiği iddiasını temellendirmeyi hedeflemektedir. Minhâc’da ibâdât bahisleri de dâhil fıkhın birçok alt başlığında devlet başkanına atıf yapılmasının yanı sıra imamete ilişkin müstakil bir başlığın eserde bulunması, söz konusu iddianın temellendirilmesi noktasında önemli ipuçları sunmaktadır.
Enes Furkan ÖMEROĞLUTerakki kelimesinin farklı devirlerde, meşrep ve meslek bakımından farklı isimlerin metinlerinde kullanımı, kadim literatürdeki manalarıyla benzerliklerinin, ayrıldıkları noktaların tespiti hem daha iyi anlaşılmasına hem de bunu metinlerinde kullanan isimlerin entellektüel biyografilerine katkı sağlayacaktır. Nitekim sufi meşrep bir bürokrat olan Abidin Paşa’nın Devr-i Hamidî’de tefsir ve ahlak sahasında yazdığı eserlerinde terakki kelimesini kullanımı, saadet deyince ne anladığı dikkate değer bir örnektir.
Fulya İBANOĞLU